Bildiğimiz üzere Korona Virüs Salgını 2019’un sonu 2020 Ocak ayının ilk günlerinde
ilk Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkıp tüm dünyayı etkisi altına aldı, salgının
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nünde pandemi(salgın)ilan ettiği dünyaya yayılım
gösteren tüm insanlığı tabiri caizse bir kafes gibi içerisine alıp birçok ülkeyi, tüm insanlığı,
büyük, küçük, ast, üst, statü, zengin, fakir ayırt etmeden adeta iliklerimize kadar sızdı.
Salgında şuana kadar tüm dünyada 294 bin kişi vefat etti, 1,52 Mn, kişi iyileşti,
toplam vaka sayısı 4,31 Mn, geçti. Korona virüs salgını insanlığa aslında bir değil
bin mesaj verdi oturup etraflıca kendi içimizde münakaşaya vardığımızda,
varılmalı da. Çünkü sadece seni değil, ya da sadece bir kesimi ilgilendirdiğinden
değil, tüm evreni ilgilendirdiği için. Niçin mi? Sen ilgilenmezsen, önlem
almazsan hiç bitmeyecek bu veba. Belki bir ömür sürecek, belki birkaç ay daha bilemeyiz.
Felsefenin babası Decartes derki, “Düşünüyorum, O Halde Varım.”
Sen düşünmelisin, biz düşünmeliyiz çünkü fıtratımızın bizi diğer canlılardan
ayıran en önemli özelliği ‘’düşünmektir.’’ O vakit sende düşün tüm her şeyi...
Yoksa neden verildi ki insanlığa bu muazzam güç, bugünler için, şimdi için,
yarınlar için düşünmelisin kendini, insanlığı, sevdiklerini…
Düşünmek insanda birçok hatayı yarı yoldan geri çevirtebilir, sana çok şey kaybettirebilir
ya da sana çok şey kazandırır. Düşünme, mefhumu/kavramı tıpkı bu Covid-19
salgınının küresel bir hastalık olduğu gibi ‘düşünmekte’ küreseldir.
Aman ben mi kurtaracağım insanlığı deme hemen, kim bilir belki de sensindir.
Sende salgına karşı önlemini al, yanlışa örnek ol onu doğru olana yönelt
sen dikkat edersen diğer insanlarda dikkat eder. Sen güzel bir hayat istersen
diğerleri de güzel bir hayat ister o halde ilk yapacağın şey
düşünmekle başlıyor. Düşünmekte küreseldir yayılım gösterir bu sadece
bin örnekten biri diyebiliriz. Bu salgını vicdani yönden
ele alacak olursak; onca insanlığın, onlarca küçücük çocuğun ailesiyle birlikte
savaştan kaçıp iyi bir hayat için çıktığı yolda üzücü ki, teknenin batması sonucu
o savunmasız, o bunları hak etmiyorken, küçücük çocuğun cansız bedeninin
sahile vurması… Bir değil, daha kaç çocuğun cansız bedenleri kıyıya vurdu
bilmiyoruz, peki bilmek istiyor muyuz, kaçımız hatırlıyor, hangimiz derin acı duyduk?
Burada vicdan konuşur, tabi varsa vicdanınız. Peki bu olay medyanın kaç gün gündeminde
tutuldu? 3-5 gün. Sonra unutuldu ders çıkarıldı mı, yoksa medyanın televizyon
ekranlarına sürekli yansıtıldığından alıştık mı, olağan mı geliyor bize bu durum,
tıpkı film izler gibi acımasızca insanların katledilişini izliyoruz, insanlık
nereye gidiyor gerçekten? Vicdanımız köreldi yaşanan badirelere neden yaşanması
mümkün gözüyle bakılır oldu? İnsanlık nereye evriliyor? Duygularımız,
değerlerimiz, vicdanımız, merhametimiz yitip gidiyor. Neden? Ben söyleyeyim
sizlere ibret! İbret almıyoruz biz, bizim sorunumuzda burada. Dünyaca
yaşadığımız bu salgında, geçmişin, çocukların, mazlumların yaşamak istemeyip de
yaşamak zorunda kaldığı olaylar, savaşlar, badireler, ölümler, açlık, hastalık,
zalimlerin onlarca insana yaşattığı zulümler… Hepsi ama hepsi bir salgında toplandı.
( Açlık, savaş, özgürlük, çaresizlik, savunmasızlık, en önemlisi de bir insanın kim
olursa olsun ister üst yönetici, ister sıradan bir insanın bu salgın karşısında
ne kadar da aciz bir varlık olduğunu gösterdi). Belki de bir mazlumun ahıydı,
onca yaşananlar. Ne garip değil m? Paran var ama harcayamıyorsun, ailen var ama
sarılamıyorsun, ayakların var yürümek için ama sokağa çıkıp gezemiyorsun,
ve önemlisi de yalnızlık, ‘Yalnızlık Allaha Mahsustur’. Allah kimseyi bir başına
bırakmasın. Bu durumda anladık ki yalnızlıkta zor, insan bu zorlu süreçte
muhabbet edecek halet-i ruhiyesini soracak bir insan arıyor etrafında.
Yalnızlığı sevenler kalabalığı özler oldu, bu salgın birçok şey öğretti tüm
insanlık adına diye düşünüyorum. Bu süreçte düşünmek için bolca vaktimiz var.
İnsan hep yoğun olduğunu söyler ya işte tamda düşünmenin, kendine vakit
ayırmanın vakti, zaman bulup arayamadığın tanıdıklarını, sevdiklerini,
aileni arama vakti. Vakit hiç durmadan akan bir nehir gibi, hiçbir zaman
geriye akmıyor, bizden gidenler geri gelmiyor, tıpkı bir saniyenin bile geri
gelmediği gibi hülasa-i kelam özetle, insan vaktini de iyi değerlendirmeli,
okuyarak, düşünerek, harekete geçerek, yarım bıraktığı işleri tamamlayarak.
‘’Her şerde bir hayır vardır.’’ İyi yönden de bakmak lazım başımıza gelenlere,
çünkü insan psikolojisi için önemli. İnsan sürekli kötü ve olumsuz düşünürse
bu kişiyi salgından da çok etkileyecek, motivasyonumuz önemli, mutlu kalmalıyız
kalamasak da en azından bunun için bir çaba içerisinde olmalıyız iyi düşünmeliyiz,
insan bu dünyaya dert ilke gelmedi dert ile de gitmeyecek.
Her derdin bir dermanı var, her hastalığın bir tedavisi var bu salgın
içinde hastalığın iyileşmesi bakımından aşı bulma yönünden çalışılıyor.
Dolayısıyla irademizi de güçlü tutmalıyız. Dikkatinizi çekerim yine bu
salgın bizlere insan iradesi ne kadar ve nereye kadar dayanacak bunu da bizlere
gösterdiğini düşünüyorum. İnsan özgür bir dünyada yasaklarla ne kadar
yaşayabilir, günün büyük çoğunluğunu dışarıda geçiren insan ne kadar dayanır?
Evde 8-10 gün geçirdikten sonra kişi kendi içinde mukayese etmeye başlıyor,
insan özgürlüğün ne kadar aziz bir şey olduğunun bilincine varıyor.
İnsan bir bakıma cezaevlerinde yaşayan insanları da aklına getiriyor,
bir insan düşünün yaşamanın, insan hayatının, özgürlüğün, bu kadar
kıymetli bir şans olduğu bir dünyada bir insan ömrünün geri kalan kısmını
dört duvar arasında geçirecek bir ömür nasıl geçer biz 2 güne bunalıyorken?
Yine dikkatinizi çekerim anlık gaflet bir ömürden oluyor, yaşamın kıymeti
bilinmeli ve sahip çıkılmalı, özgürlüğümüzden olmayalım. İnsan evdeyken
sokağa hasret kalması ve insan bir kez daha anlıyor ki yaşamak aziz bir şey,
kıymeti bilinmeli. Yapılan hatanın dönüşü olmadığı gibi sorumsuzca kendi
hayatını, dönüşü olmayacak bir şekilde önemsememesi bir takım şeyleri geri
getirmiyor sağlık da olduğu gibi. İnsan önemsemeli kendini insanlığı,
mukayese etmeli, her daim düşünmeli, yaşamanın ve sağlığın kendisine
atfedilmiş bir armağan olarak düşünmeli ve böyle hareket etmeli.
Bu salgın insanlığa, yaşamanın bir lüks olduğunu hatırlattı.
Bu salgın insanlığa, insanın insana yardım etmesini öğretti.
Bu salgın insanlığa, aynı çemberde bir bütün olmayı öğretti.
Merhamet etmeyi, arayıp sormayı, insanlığın başına gelmiş olan şeylerden
ders çıkarmayı öğretti. Önlem almayı öğretti, beklemeyi öğretti en sabırsızına bile…
Olgunluğu öğretti yani olgunluk derken, en küçük çocuktan bile mesaj alıyoruz
küresel bir mesaj ‘'evde kal sokağa çıkma'', o çocuk neşe dolu parkalarda
oyun oynaması gerekirken, okulunda, koridorlar da koşturması gerekirken
o evde kaldı. Küçücük çocuk bize olgunluğu öğretti, dayanmayı,
beklemeyi öğretti. Herkes, büyük küçük demeden yaşına bakmadan
çok şey kattı, insanlık insanlığa çok şey kattı aslında. Hep sözünü ederim,
bir şeyin dezavantajı varsa, kayıpları varsa, gözyaşları varsa, buruk bir acı varsa,
gidenleri varsa, elbet ki avantajları da vardır. Sevinçleri, gelenleri, yaşayacak mutlulukları,
çıkaracak dersleri gibi. İyi yönden bakmamız lazım. İnsanlık çok şey öğrendi,
birlik olmayı, beklemeyi, sabırlı olmayı, önemsemeyi, düşünmeyi, düşündürmeyi vs.
Kısacası; bu salgın insanlığa yaşamanın kıymetli olduğunu öğretti…
SEVGİLERİMLE…